Hızlı tren, otoyollar, tüneller, Avrasya Tüneli, Yavuz Selim, Orhangazi gibi daha birçok köprü yapmadı mı? Temel Karamollaoğlu bu yatırımlara karşı çıkmadı mı?
Bahsedilenlerin yapılmış olması gerçeklik, yapılması vakıa, nasıl yapıldığının tartışılması, paylaşılması ise siyasetin konusudur. Evet, bunların hepsi yapıldı. Hayatı kolaylaştıran, ulaşımı hızlandıran ve rahatlatan bu türden icraatlara karşı çıkmak mümkün ve doğru değildir. Karşı çıkılan bunların yapılması değil yapılma şekli, yöntemi ve öncelik ve önem sıralaması tercihleridir. Türkiye’de açlık ve yoksulluk sınırının altında milyonlarca insanın varlığı ile her ile havaalanı yapmak, çok şeritli yollar yapmak, büyük şehir hastaneleri yapmak suretiyle, kullanım maliyeti yüksek hizmet unsurlarını yatırım olarak tanımlamak doğru değildir. Ekonominin büyüdüğüne dair rakamların paylaşıldığı vakıası ile her ay işsizliğin ve özellikle de genç işsizliğin arttığı gerçeği yan yana duruyor. Ekonomi büyüyor, yoksulluk artıyor, işsizlik artıyor, sosyal yardıma muhtaç insan sayısı, sosyal yardıma aktarılan bütçe tutarı artıyor. Ekonomi nasıl ve ne şekilde büyüyor sorusu ciddi anlamda ve kesinlikle doğru içerikle cevaplanmak durumundadır
Tarım, hayvancılık, tarım endüstrisi ve sanayisi, yüksek teknoloji ürünleri alanlarında geri giderken üretimin, kalkınmanın, refahın ve istihdamın artması mümkün de muhtemel de değildir. Türkiye, kalkınmayı ve refahı tabana yaymak noktasında isteksiz ve yetersiz bir siyasi iktidar tarafından yönetilmektedir. Bütün bu verileri açık bir şekilde ifade eden, yatırım alanlarına ve konularına dair tercihleri doğru verilerle belirlemeyi öneren Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu’nu yatırım karşıtlığı, kalkınma isteksizi göstermek konusundaki motivasyon yüksekliğini siyasi iktidar keşke doğru alanlara, doğru zamanda ve doğru sıralamayla yatırım alanları belirlemek için kullansa. Yatırım alanları ve mecraları, Türkiye’nin ve milletin ihtiyaçlarına göre değil, yanındakilerin, yandaşların beklentilerine, taleplerine göre belirleniyor ne yazık ki. Bunun bir sonucu olarak teknoloji firmalarının, patentli ürünler geliştiren şirketlerin değil, ağırlıkla müteahhitlik firmalarının büyüdüğü ve yüksek cirolu şirketler sıralamasında yukarı doğru yol aldığı bir vasat üretildi. Yani kısaca Türkiye’ye yazık edildi. Mevcut durumda yapılan yatırımlar hem fahiş fiyatlarla hem borçlanarak hem de yüksek ciro garantileri verilerek literatürde “yap-işlet-devret” modeliyle gerçekte “yandaşına iş yaptıran hükümet” yöntemiyle yapılmaktadır. Kamu maliyesini borçlandıran, kamu kaynaklarına yönelik israf oluşturan bu yatırım tavrı; ülkeyi de milleti de borç darboğazına sürüklemekte