POLİTİKA
Giriş Tarihi : 17-12-2020 03:12

Zafer Düzen: İmkansız bir şey mi istiyoruz?

Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı Ecz.Fatih Zafer Düzen, Yerli Malı Haftası dolasıyla bir mesaj yayınladı.

Zafer Düzen: İmkansız bir şey mi istiyoruz?
 Düzen, Piyasada satılan malların ne kadarı Yerli malı? Tarım ülkesi olan Türkiye eti, fasulyeyi, nohutu dahi ithal ediyorsa bu haftayı kutlamanın ne anlamı var?.. Ülkemde yetişen ürünleri değil, dış kaynaklı ithal ürünleri almak istemiyoruz. Bir tüketici olarak çok şey mi talep ediyoruz? İmkansız bir şey mi istiyoruz?” dedi.
 
Düzen, Ülkemizde 1946'dan bu yana 12-18 Aralık tarihleri arasında yerli mallar üretilmesi ve kullanılması, yerli tüketimin bilinçli olarak arttırılması ve buna bağlı olarakta bağımsızlığın korunması amaçları doğrultusunda Yerli Malı haftası olarak kutlamalar yapılmaktadır. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve ‘yerli malı kullanmanın önemi’ vurgulanır diyerek; “Toplum eğitilmeden, israfın haram olduğu öğretilmeden, gerekli yatırımlar yapılmadan, İnsanımızın ihtiyacı olan ürünler kendi ülkemizde üretilmeden haftayı kutlamak kendimizi avutmaktan öte geçmez. Bu durum devam ettiği sürece ülkemiz de insanımız da sömürülmeye mahkumdur" diye ifade etti.
 
Bizim bildiğimiz tutumlu olmak yılda sadece bir haftaya sığdırılacak bir olay değil, sürekli olmaktır diyen Düzen, yazılı mesajında şunları kaydetti:
 
“Ülkemiz ve tüm dünya olarak Corona virüs salgının zirvesini yaşadığımız bu günlerde özellikle yerli ve milli aşı ile ilaç konularının önemi ilaç sanayisinin ülkemizde yaklaşık %97  sinin dışa bağımlı olduğu da göz önünde bulundurulduğunda  Yeniden Büyük Türkiye vizyonumuzda bir daha gün ışığına çıkmıştır.
 
Ayrıca uzmanlar son 25 yılda 4 milyon hektarlık tarım alanının yok olduğunu söylüyor. Örneğin 2004’te 93 milyon dönüm olan buğday ekim alanı 2014’te 77 milyon dönüme geriledi. Bir zamanlar buğday ambarı olan ülkemiz artık buğday ithal eder oldu.
 
Vahim ötesi yanlış tarım ve hayvancılık politikalarıyla, ihraç etmemiz gereken ürünleri ithal etmeye başladık. Bugün, ülkemizdeki tohum pazarının yüzde 70’i yabancı firmaların elindedir.
 
Çok uzatmamak için nereden ne alıyoruz kısaca bahsetmek gerekirse;
 
Buğday                : Rusya, Almanya, Fransa, Ukrayna’dan,
 Arpa                     : İngiltere ve Hırvatistan’dan, 
Saman                  : Gürcistan ve Bulgaristan’dan, 
Pamuk                 : ABD, Yunanistan, Türkmenistan ve Hindistan’dan,
Pirinç                    : ABD, Vietnam, İtalya ve Tayland’dan ,
Kuru Fasulye     :  Etiyopya, Bangladeş, Mısır, Kırgızistan ve Çin’den, 
Bezelye                               : ABD, Kanada ve Ukrayna’dan,  
Kuru Soğan        :  İran ve Kanada’dan,
Nohut ve
Y. Mercimek     : Meksika ve Kanada’dan,  
Kavun
Karpuz                 : İran’dan
Elma                     : Şili’den   
Sarımsak             : Çin’den 
Havuç                   : Avustralya’dan
Marul                   : Kanada ve Mısır’dan
Yaprak Kereviz : İspanya’dan
Siyah Çay            : Sri Lanka
Muz                      : Ekvator’dan
Üzüm, Armut,
Ayva, Erik, Nar,
Şeftali, Lahana,
Dolmalık Biber,
Turp, Patlıcan   : Kanada’dan
 
Sadece bu kadar değil tabi. Hepsini saymaya kalkarsak sayfalar yetmez. Şu kadarını belirtmek gerekirse;  toplam 126 ülkeden 133 çeşit meyve ve sebze ithal ediyoruz.
 
2007-2011 yılları arasında meyve ve sebzeye verdiğimiz para 4,5 milyar dolardır.
 
Yıllar önce dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken, şimdi kendi kendine yetmeyen birçok ülkeden meyve ve sebze alıyor olmamız elbetteki memleket evladına dokunuyor gerçekten…
 
Yukarıdaki tablonun tamamı iç acıtsa da birkaç kalem daha fazla iç acıtıyor. Bunlardan biri kavun. Düşünün Kırkağaç Kavunu gibi marka olmuş kavunumuz varken Kostarika’dan, Kanada’dan kavun ithal etmek ne oluyor?
 
Ya saman?
Dikkat ederseniz tarım ürünü aldığımız ülkelerin azımsanmayacak kadar olanı aynı zamanda sanayileşme de dünyanın en önde gelen ülkeleri. ABD, Çin, Almanya gibi…
Demek ki hem sanayide hem de tarımda ileri seviyedeler…
 
Ya biz?
Ne sanayi alanında, ne tarım alanında kendimizi yok yazdırıyoruz!
Hem de böylesi her şeye müsait bir coğrafyada yaşamamıza rağmen.
Bir tüketici olarak tenceremizde Ödemiş’in Ovacık barbunyası yerine ABD’den gelen barbunyayı pişirmek istemiyoruz.
Tabağımda Kırgızistan’dan gelen değil, Erzurum’un İspir fasulyesini görmek istiyoruz.
Meksika’nın değil, Yozgat ya da Çorum’un meşhur nohutunu tüketmek istiyoruz.
Kastamonu Taşköprü’nün sarımsağı yerine Çin’den ithal edilen sarımsağı satın almak istemiyoruz.
Bir tüketici olarak çok şey mi talep ediyoruz?
İmkansız bir şey mi istiyoruz?”
Gazete AntalyaGazete Antalya